Bu yazıda, Psikanaliz nedir? sorusuna cevap vermeye -cevap bulmaya- ve Sigmund Freud’un psikanalizini -bir başka ifadeyle klasik psikanalizi- ele almaya çalışıyorum.
Okumakta olduğunuz yazı yazılmakta olan bir yazıdır. Yazım süreci sonlan(a)mayabilir. Yazıyı, “Freud’ın psikanalizi üzerine notlar” diye de düşünebilirsiniz. Bu yüzden, yazıdaki notlar sık sık güncellenebilir.
Psikanaliz nedir? için kerteriz olarak Daniel Lagache’nın Psikanaliz kitabını seçtim kendime -en azından şimdilik. O kitabın konu başlıklarına göre -veya onların sırasına göre- notlar eklemeyi düşünüyorum yazıya.
Psikanalist Daniel Lagache (1903-1972), 20. yüzyıl Fransız psikanalizinin önde gelen isimlerinden biridir. Sorbonne Üniversitesi’nde profesör olarak çalışmış olan Lagache, bir dönem Fransız Psikanaliz Derneği’nin başkanlığını da yapmıştır.
Giriş
Psikanaliz, genel ve belirsiz bir anlamda -da- kullanılagelen bir sözcüktür. Bu yazıda ben, bir terim olan psikanaliz ile ilgilenmeye, onu anlamaya ve anlatmaya çalışacağım.
Ben bir psikanalist değilim, psikanaliz uygulamıyorum. Psikodinamik psikoterapi eğitimi ve süpervizyonu aldım. Uygulamalarımda, klasik psikanalizle birlikte psikanalitik kuramlara da yaslanıyorum. Okumakta olduğunuz -belki olacağınız da- bu metin, bir yanıyla, sadece anlatma değil anlama çabasını da içermektedir.
Psikanaliz nedir?
Pikanaliz, kurucusu Sigmund Freud tarafından 1922 yılında yapılan tanıma uygun olarak “diğer yöntemlerle ulaşılamayan zihinsel süreçleri araştırmakta kullanılan bir yöntem, bu araştırmayı temel alarak ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan bir teknik ve bu yolla elde edilen ruhsallıkla ilgili kavramlardan oluşan ve bir bilimsel disiplin oluşturan bilgi birikimi” olarak tanımlanabilir.10
Görüldüğü üzere, Sigmund Freud’a göre, psikanaliz üç farklı olgu için kullanılabilir:
- Diğer yöntemlerin ulaşamadığı ruhsal süreçleri aydınlatan bir araştırma yöntemi
- Nevrotik bozuklukları tedavi etmek için geliştirilen, söz konusu araştırma yöntemleriyle temellendirilen tedavi tekniği
- Yeni, bilimsel bir yöntemin oluşumunu sağlayan psikolojik bilgi birikimi.1
Yukarıdaki tanımdan hareketle şunu vurgulayabiliriz: Psikanaliz söz konusu olduğunda, yöntem [araştırma yöntemi], teknik [tedavi tekniği] ve bilgi birikimi [psikolojik bilgi birikimi] birlikte değerlendirilmelidir. Ancak üçü birlikte ele alınırsa psikanalizden bahsedilebilir.10
Sigmund Freud, psikanaliz terimini ilk kez 1896 yılında, Fransız Nöroloji dergisindeki yazısında kullandı. Freud, bir neolojizm/ türenti [sözcük türetme] olan psikanaliz sözcüğünü seçerken, psikanalist ile kimyagerin çalışması arasındaki benzerliğe dikkat çekti.10
Freud, psikanalistin, analizanın [psikanalistin analiz ettiği kişinin] belirtisini, söz konusu belirtiye neden olan karmaşaları ve dirençleri ortaya çıkarmak için ayrıştırması, analiz etmesi [bir kimyager gibi] gerektiğini düşünür.10
Freud’a göre, psikanalizin olmazsa olmaz bazı koşulları vardır: Kuramsal olarak, çocuk cinselliğinin ve bilinçdışının varlığı; uygulamada ise, analizanın serbest çağrışımda bulunması, psikanalistin de onu dalgalı bir dikkatle dinlemesi ve aktarım-karşı aktarım dinamiğini analiz etmesi psikanalizin olmazsa olmaz koşullarıdır.10
Freud için, psikanalizin özünü oluşturan, gerçeklik aşkıdır. Gerçek, rahatsızlık verici olsa da bunu kabullenmek ve açıkça söylemek gerekliliği Freud’un psikanalistlere bıraktığı en önemli miraslardan biridir.10 Bu açıdan bakıldığında psikanaliz, insanın ruhsal/ psişik gerçeğini arama çabası/ aşkı olarak da düşünmek mümkündür.
ruhsal aygıt (psychic apparatus): Freud’un, zihinsel yapılar ve mekanizmalar için kullandığı bir terim.
Freud, ruhsal yapıyı önceleri, bilinçdışı, önbilinç ve bilinç olarak üç bölüme ayırmıştı. Daha sonra ise ruhsal aygıtı, id, ego ve süperego şeklinde formüle etti. İkinci formülasyona göre, id tamamen bilinçdışıdır, ego ve süperego ise kısmen bilinçli kısmen bilinçdışıdır.9
Bakınız: Ruhsal aygıt nedir?
Psikanalizin temel ilkeleri nelerdir?
Temel ilkeler, Freud’un fikirlerine göre, ruhsal hayata yön veren en genel ilkeler anlamına gelir. Söz konusu ilkeler, klinikte psikanalistler tarafından sürekli dikkate alınırlar. Psikanalizin ortaya çıktığı andan itibaren yerlerini korudukları görülür.1
Freud, 1920’ye kadar süren ilk dönemde, her şeyi haz-hoznutsuzluk ilkesi ile açıklama eğilimi gösterirken, sonrasında tekrarlama zorlanımı kavramını devreye sokmuştur.1
Psikanaliz ve sabitlik [süreklilik] ilkesi
Sabitlik ilkesi (constancy principle) Freud tarafından, canlıların sabit bir gerilim düzeyini sürdürme eğilimini tanımlamak için kullandığı bir terimdir.2
Bazıları tarafından nirvana ilkesi olarak da adlandırılan bu ilkeye göre, psişik aygıt, uyarılma miktarını olabildiğince az ve sabit bir halde tutma eğilimine sahiptir. Bu ilke, psikanalizin kökeninde mevcuttur ve her zaman ilgi çekmiştir. İlke, hazla sonuçlanan boşalma süreçlerinin yanında fazla uyarılmaya karşı oluşturulan savunma süreçlerini de ele alır.1
Haz-hoşnutsuzluk ilkesi
Kısaca haz ilkesi (pleasure principle) olarak da bilinen haz-hoşnutsuzluk ilkesi, yukarıda paylaştığım sabitlik ilkesinin sonucudur.1 Psikoanalitik kurama göre, haz; insanları cinsellik, açlık, susuzluk ve barsak boşaltımı gibi içgüdüsel ya da libidinal güdülerin doyurulmasına iten psişik güçtür.4
Bütün davranışların kökeninde hoşnutsuzluk verici bir uyarılma -acıkma, üşüme, korkma, eleştirilme gibi- hali vardır. Söz konusu davranışlar, hoşnutsuzluğu ortadan kaldırmayı -acıdan kaçmayı- ve/veya haz üretmeyi amaçlar.1 Haz ilkesine göre, insanlar içgüdüsel olarak, haz veren duruma yaklaşır haz vermeyen durumdan da uzaklaşır. Buna göre insanı yöneten, haz ile acı -ya da hazzın olmayışı- arasındaki gerilimdir.4
Haz ilkesini Türkçede en iyi karşılayan ifade, “Aş buldun giriş, iş buldun sıvış.” deyişidir.
Psikanalizde id haz ilkesine göre çalışır. Buna göre, cinsellik, açlık, susuzluk gibi içgüdüsel veya libidinal dürtülerimize anında doyum arar, acı verici durumlardan ve yoksunluklardan ise kaçınırız. Freud’a göre, ihtiyaçları giderilmediğinde, organizmada bir gerilim ortaya çıkar ve söz konusu gerilimin giderilmesi organizmada haz yaratır.3
İnsan, çocuklukta [insanda daha çok idin egemen olduğu bir dönem ] hangi yolla olursa olsun, doğrudan ve hemen doyum arayışındadır; ancak egonun güçlenmesiyle ve gerçeklik ilkesinin -az sonra ele alacağım ilke- devreye girmesiyle birlikte, çocuk bu tür doyum arayışlarını ertelemeye, gerçekliğe ve amaca uygun doyum nesneleri aramaya başlar.3
Haz ilkesi özelde id için geçerlidir ve en yoğun şekilde işlediği dönem çocukluktur. Yetişkinlikte, egonun çalışmasında rol oynayan gerçeklik ilkesi, idin çalışmasında rol oynayan haz ilkesine karşı koyar.4 Bu perspektif, tutumlarımızın yetişkince ve/veya çocuksu oluşuna dair bize bir rehberlik sunabilir: Haz ilkesinin kontrolünde olan tutumlarımızı çocuksu tutumlar, gerçeklik ilkesinin kontrolünde olanları ise yetişkince tutumlar olarak değerlendirebiliriz.
Gerçeklik ilkesi
Gerçeklik ilkesi (reality principle), psikanalizde, içgüdüsel arzuları doyurmayı hedefleyen haz ilkesinin, normalde dış dünyanın şartlarına ve gerçeklerine uygun bir kalıba dökülmesidir.5
Gerçeklik ilkesi bize şu tür cümleler kurar: Yemek yiyeceksin ama hemen değil, biraz beklemen gerekiyor. Tuvaletini yapabilirsin ama uluorta değil, belirli -tuvalet gibi- bir yerde. Sen de konuşacaksın ama sıra sana geldiğinde. O arabayı istiyorsan şu kadar para ödemen gerekiyor. O filmi seyredebilirsin ama sınavdan sonra; şu anda sınava hazırlanmalısın.
Realite prensibi, haz ilkesinin geçerliliğini kaybettiği anlamına gelmez. Gerçeklik ilkesi de haz ilkesinin yararına çalışır -yani gerçeklik ilkesi hazza engel olmaz. Bununla birlikte, gerçeklik ilkesinde, id ile süperego arasında bir uzlaşmaya varılmıştır ve doyum daha uygun bir zamana veya uygun koşulların oluşmasına kadar ertelenebilir.5
Haz ilkesi daha çok idi temsil ederken gerçeklik ilkesi egoyu temsil eder. Haz ilkesi daha çok, bebeğin ve çocuğun yaşamını yönetirken gerçeklik ilkesi yetişkinin yaşamını yönetir (5). Bir başka deyişle, haz idin, gerçeklik ise egonun çalışma ilkesidir.6
Dürtüler, haz ilkesinde idin kontrolünde iken gerçeklik ilkesinde egonun kontrolündedir (6).
Egonun güçlenmesiyle, insan hayatında gerçeklik ilkesi ağırlık kazanır ama bazı psikiyatrik rahatsızlıklarda -psikoz gibi- bu ilke gücünü kaybedebilir.5
Tekrarlama zorlanımı (kompulsiyonu)
Tekrarlama zorlanımı (repetition compulsion) belli bir davranışı tekrarlamaya yönelik usdışı, karşı konulmaz bir arzuya işaret eder.7 Freud tekrarlama zorlanımını haz ilkesinden daha temel bir olgu olarak değerlendirir.7
Güçlü deneyimler -iyi veya kötü- tekrarlama eğilimi gösterirler. Söz konusu deneyimin sonuçlarının yararlı [haz verici] veya zararlı [acı verici] olmasının hiçbir önemi yoktur.1
Söz konusu tekrarlama eğilimi bilinçdışıdır. Eğilimin amacı, geçmişteki olay, durum ya da travmaların üstesinden gelmek olarak görülür. Bastırılmış olan acı verici deneyim, onu temsil eden yeni bir durumda tekrarlanır veya kişi kendini, onları tekrar yaşama olasılığı olan durumların içine sokar. Yeniden yaşama rüyada da gerçekleşebilir.8
Psikanalizde, bastırılan geçmiş duygusal yaşantıları (travmaları) yeniden ve tekrar tekrar yaşamaya yönelik bilinçsiz bir zorlanmadan bahsedilir. Önceki travmatik yaşantıların, ruhsal anlamda üstesinden gelme ihtiyacından kaynaklanan bu zorlanıma sahip kişi, kendini bastırılan travmaya sembolik veya gerçek bir benzerlik gösteren riskli durumlara sokabilir. Freud bunu ölüm içgüdüsü ile ilişkilendirerek, bunun bir tür başlangıçtaki duruma yani cansız nesne durumuna dönme arzusuna karşılık geldiğini savunmuştur.7
Tekrarlama zorlanımı, psikanalizde [ve/veya psikoterapide] terapötik değişime direnç olarak ortaya çıkabilir zira terapide yapılmak istenen travmayı tekrar etmek değil, kişinin travmayı hatırlaması, haldeki davranışlarla olan ilişkisini anlaması, ona içgörü kazanmasıdır.8
Kaynaklar (10)
1Lagache, D. (2019). Psikanaliz (E. Aktar, Çev.). Dost Kitabevi Yayınları.
2Bilim ve Sanat Yayınları. (2005). Sabitlik ilkesi. İçinde Psikoloji sözlüğü. (3. baskı, s. 646).
3Bilim ve Sanat Yayınları. (2005). Haz ilkesi. İçinde Psikoloji sözlüğü. (3. baskı, s. 356).
4Prof. Dr. Sirel Karakaş. (t.y). Pleasure principle. İçinde Prof. Dr. Sirel Karakaş Psikoloji Sözlüğü. Erişim tarihi: Ağustos 12, 2021, https://www.psikolojisozlugu.com/pleasure-principle-haz-ilkesi
5Bilim ve Sanat Yayınları. (2005). Gerçeklik ilkesi. İçinde Psikoloji sözlüğü. (3. baskı, s. 323).
6Prof. Dr. Sirel Karakaş. (t.y). Reality principle. İçinde Prof. Dr. Sirel Karakaş Psikoloji Sözlüğü. Erişim tarihi: Ağustos 12, 2021, https://www.psikolojisozlugu.com/reality-principle-gerceklik-ilkesi
7Bilim ve Sanat Yayınları. (2005). Tekrarlama zorlanımı. İçinde Psikoloji sözlüğü. (3. baskı, s. 729).
8Prof. Dr. Sirel Karakaş. (t.y). Repetion compulsion. İçinde Prof. Dr. Sirel Karakaş Psikoloji Sözlüğü. Erişim tarihi: Ağustos 12, 2021, https://www.psikolojisozlugu.com/repetion-compulsion-tekrarlama-kompulsiyonu
9Bilim ve Sanat Yayınları. (2005). Ruhsal aygıt. İçinde Psikoloji sözlüğü. (3. baskı, s. 641).
10Psikanalitik psikoterapiler: Temel kavramlar, kuramlar ve yöntemler
Bir cevap yazın