İnkar Savunma Mekanizması Nedir?

İnkar (denial), kabul edilemeyen bir düşünce, his, istek veya dış gerçekliğin bir yönünü bilmenin reddedildiği bir savunma mekanizmasıdır.1

Kaygı yaratan, acı verici düşüncelerin, duyguların, dürtülerin, çatışmaların, olayların veya gerçekliklerin yok sayılmasıyla tanımlanan bilinçsiz bir savunma mekanizmasıdır inkar. Bu mekanizma örneğin kişinin içindeki düşmanlık veya eşcinsellik eğilimlerini, kendindeki veya çocuklarındaki fiziksel-ruhsal kusurları, ölümcül bir hastalığın varlığını algılayamama vb. şeklinde kendini gösterir.2

İnkar, aklın (mind) gerçekleş ilgilenmemesi durumudur. İnsanların gerçeği inkar ettiklerini söylerken, aslında demek istediğimiz savunmacı olmadıkları durumda gerçeği görebilecekleridir. Gerçekliği test etme yeteneğinde bir sorun olan bireylerle (ki bu kişiler psikotik olabilirler) gerçeği görüp anlayan ancak sorunlarını çözebilmek için bunları inkar eden bireyler (genellikle psikotik değillerdir) arasında teşhisle ilgili önemli bir fark vardır.3

Country müziği üzerine olduğu kadar inkar üzerine de devasa bir psikanaliz ve psikoloji yazını vardır. Anna Freud inkarın dört altkümesinden bahseder:3

  • Özünde inkar: Varlığını gösterir çokça kanıt olmasına rağmen gerçeğin kabul edilmemesidir. Örneğin Almanların II. Dünya Savaşı zamanında 6 milyon Yahudi, Katolik ve Çingeneye uyguladıkları zulüm kanıtlandıktan sonra dahi bazı yazarlar hala soykırım olmadığını iddia etmektedirler.

Klinik olarak inkarın savunusu sıkça görülür. Sıkı alkolikler, sadece kendi bağımlılıklarının önemini küçümsemezler aynı zamanda kendilerine bağımlı olduklarını fark etme izni bile vermezler. Adsız Alkolikler alkoliklere yaklaşımlarında (AA buna “müdahale/intervention” der) bilinçdışı savunma teorisini kullanırlar. Bu teoriyle, AA alkolik bireyi sadece bağımlı olduğuna değil aynı zamanda bağımlılık gerçeğini inkar ettiğine de inandırmak için her türlü açıklamayı yapar.

Bornstein (1951) gizlilik evresinde (latency-age) çocukların nasıl da kendi duygulanımlarının gerçekliğini reddettiklerini gösterir. Örneğin ağlıyor olabilirler ancak üzgün olup olmadıkları sorulduğunda olmadıklarını söylerler.

  • Davranışla inkar: Sembolik olarak “O kötü gerçek değil!” diyen davranıştır. Reagan yönetiminin Grenada’daki savaşçı Kübalılarla ilgili uyarısından sonra o adaya giden bir Amerikalı çift buna örnek olabilir. Bu çift silahlı Kübalıların onları beklediğini görünce şok olur. Ancak o zaman yapılan uyarının “gerçek” olduğunu fark eder ve Amerikan deniz Kuvvetleri gelmeden hemen önce oradan kaçarlar.
  • Hayalde inkar: Korkutucu bir gerçekle yüzleşmekten kaçınmak için yalan yanlış inançların korunmasıdır. Örneğin, “herkesin içinde iyi bir yön vardır. 5 yanında bir kız çocuğuna tecavüz edip onu öldürmüş olan birine dahi yardım edilebilir” diye düşünmek buna örnek olabilir.
  • Sözle inkar: Bir gerçeğin yanlışlığına kendini büyülü bir şekilde inandırmak için özel kelimeler kullanmak. Aşağıdaki klinik hikayenin, kamu ruh sağlığı kliniğinde çalışan değerlendirme uzmanının bir hastayı akıl hastanesine yerleştirme durumunda bu türden bir inkarı nasıl devreye soktuğunu gösteren iyi bir örnek olduğuna inanıyorum. Genellikle bu uzmanlar, akıl sağlığı doktorları psikiyatrik hastaların ilk muayenesini yaparak hastanın kendisi ve diğerleri için tehlikeli olduğu sonucuna ulaştıktan sonra, bu hastaların hastaneye kaldırılma durumunun zorunluluğunu değerlendirmeleri için görevlendirilirler.

Daha önceki yıllarda uzmanlar akıl hastalarının kamusal haklarını korumak için devlet tarafından görevlendirilirlerdi. Ancak, deneyimlerden öğrendik ki, bu sistemin amaçlanmamış sonuçlarından bir tanesi muayene edilen kişiye kendisiyle ilgili verilen intihar eğilimi ya da cinayete meyilli olma durumunu reddetmesi için zaman veriyor olması. Eğer uzman, sorumluluk kriterini harfi harfine uygularsa ve hastanın savunma durumuyla ilgili olarak yapılmış olan klinik raporu ciddi bir şekilde değerlendirmezse, hastanın yaratabileceği tehlikeli durum gözden kaçabilir. “Muhtemel tehlikeli durum” üzerine yapılan yasal ve prosedürel vurgu, uzmanın sözle inkar yöntemini kullanmasına sebep olabilir.

48 yaşındaki Bay Y. cinsel ilişki sırasında eşinin boğazını sıkarak bilincini kaybetmesine sebep olduğu için akıl hastanesine yatırıldı. Eşi kendine gelir gelmez üzerindeki geceliğiyle komşusunun evine koşmuş ve polisi aramış. Polis de Bay Y’yi alarak hastaneye götürmüş.

Yapılan değerlendirmeler süresince Bay Y. eşine saldırdığı için çok üzgün olduğunu ancak eşi evlilik yüzüğünü parmağından çıkardığı için ona çok sinirlendiğini anlattı. Hastaneden çıkmak istediğini ısrarla vurguluyordu ve eşinin kendisine döneceğinden emin olarak ona tekrar zarar vermeye teşebbüs etmeyeceğini söylüyordu. Ancak karısı onu terk etti ve değerlendirmeyi yapan psikolog (eşinin kendisine döneceğine yönelik) hayali inkar durumu ortadan kalktığında cinayete meyletme halinin geri döneceğini öngördü. Hasta değerlendirmesini izleyen hemşire Bay Y’yi hastanede tutmak üzere geçici gözaltı durumu gerektiğine dair bir rapor doldurdu.

Bu değerlendirme yapıldıktan sonra uzman Bay Y’yi gördüğünde bay Y “en kısa zamanda karımı öldürmek istiyorum” gibi bir cümle kurmayı reddetti ve “aptalca” bir şey yaptığı için ne kadar pişman olduğunu söyledi. Ön eleyici de, Bay Y’nin hayali inkar durumunu gösteren yazılı psikolojik değerlendirme raporunu dikkate almayarak sözle inkar yöntemini kullandı ve bay Y. için önerilen geçici gözaltı gerekliliğini onaylamayı reddetti.

Bunun üzerine Bay Y. eve gönderildi. Daha sonra da eşinin de kaldığı kayınvalidesinin evine gitti. Köpeğini gezdirmekte olan eşine yaklaşarak eve dönmesi için onu ikna etmeye. Eşi bunu reddederek ondan kaçmaya çalışınca da ona arkadan ateş etti ve eşini öldürdü. Daha sonra gittiği bir otel odasında da kendini öldürdü.

Benlik için tehlikeli olarak algılanan, bunaltı [anksiyete] doğurabilecek bir gerçeği yok saymak, görmemek, değişik derecelerde sık kullanılan bir ilkel savunma biçimidir. İnsanoğlu acı veren gerçeği kolay kolay görmek isteme; kaçınır ve bu kaçınmanın da bilincinde değildir. Kimi özürlerimizi, utanç ya da suçluluk duygusu doğurabilen eski deneyimlerimizi yalnız bilinçdışına itmekle kalmayız; bunları hiç yaşamamışız, başımızdan hiç geçmemiş gibi algılayabiliriz; kendimize hiç yakıştıramayabiliriz. Öfke, kızma duyguları en çok yadsınan duygulardır. Kızması, öfkesi belli olduğu halde kişi bunun hiç farkında olmaksızın yadsıyabilir. Özsevi (narsisizm) duygusu kolayca incinebilen kişiler yaşlanmayı, çirkinleşmeyi, sakat, hasta olmayı yadsıma gereksinimi duyabilirler.4

Bu düzeneğin ağırlık kazanması ve yoğunlaşması ile bireyin gerçekle bağlantısı zayıflar. Bir bakıma sanki felsefesi uygulanmaktadır. Yadsıma düzeneğinin doğal kabul edilebileceği durumlar çoktur. Örneğin, ölüme yaklaşmış kanserli bir kişi, kanseri ve yakında öleceğini tümden yadsıyarak, güç de kazanabilir. Ama, bu yadsıma düzeneğine başvurmadan da, kanseri ve sonucunu gerçekçi biçimde kabul ederek de, kalan yaşamı gerçekçi bir tutum içinde sürdürmek olasıdır. Gerçeğin kesin ve sarsılmaz biçimde yadsınması ancak, normal dışı durumlarda görülebilir.4

Çok sevdiği genç oğlunu trafik kazasında yitiren bir anne, oğlunun ölmediğine kendini inandırmıştı. Sık sık oğlunun arkadaşlarına telefon ederek, onları bularak, oğlunun ölmediğini, gizli bir örgütün kaçırdığını, oğlunu bulmak için kendisine yardım etmeleri gerektiğini bildiriyor ve her türlü anımsatmaları, açıklamaları kesinlikle yadsıyordu. Hekimle konuştuğunda şöyle demişti: “Önümde duran şu masayı bildiğim gibi biliyorum ki doktor, oğlum ölmemiştir ve buna kimse beni inandıramaz. Oğlumu bulmak için bana yardım edecekseniz söyleyin; yoksa, sizin ilaçlarınızı almam, sözlerinize inanmam.4

Bu tür ağır yadsımalar genellikle, psikotik çökkünlüklerde ve halk arasında delilik diye bilinen ağır ruhsal hastalıklarda olur. Şizofreni hastalığında kullanılan en belirgin savunma düzeneklerinden biridir. Başlangıçta, gerçek yaşam içinde ağır bir bunaltı, bir parçalanma duygusu içinde olan şizofreni hastası gerçek dünyanın birçok yanlarını yok sayarak, kendisine özgü dünyası içinde göreli bir denge kurmaya çalışıyor olabilir.4

Yadsımanın bastırmadan ayırımını yapmak çok güç görünmektedir. Aslında bastırma düzeneği bir başka savunmanın içinde vardır ya da eşlik etmektedir. Bastırmada bir yaşantının bilinçdışına itilmesi söz konusu iken; bu bilinç düzeyine getirildiğinde önce yadsınabilir, sonra kabul edilebilir. Yadsıma düzeneğinde ise bilinçdışı bir yakıştırmama, yok sayma özelliği vardır ve bunun yerine gerçek dışı başka kabullenişler, başka düşünce ve inançlar oluşturulur. Sanrı (hezeyan, delusion, délire) oluşumunda yadsıma düzeneğinin önemli etkisi vardır. Örneğin paranoid türden kötülük görme sanrılarında birey kendi içindeki düşmanca duyguları, kin ve nefreti önce yadsımakta, sonra yansıtarak dışardan kendisine kötülük gelecekmiş gibi algılamaktadır.4

Fantezide yadsıma6

Anna Freud tarafından tanımlanmış, daha çok çocukluk dönemine özgü olan bir savunma mekanizmasıdır. Gerçeğin yadsınıp yeni biçimiyle kabul edilmesini sağlar. Uygulandığı zaman gerçeği değerlendirme yetisini kısıtlayıcı bir yanı vardır. Başlangıçta fanteziler anksiyeteye karşı savunma amacıyla kullanılırken, gerçeği değerlendirme yetisinin gelişmesiyle birlikte, fantezi ve gerçek yan yana yaşayamaz hale gelir. Fantezide yadsıma, fallik dönemin ötesine taşmamalıdır. Erişkin dönemde ortaya çıkarsa, benliğin gerçeklikle olan ilişkileri önemli ölçüde sarsılır.

Söz ve davranışla yadsıma6

Anna Freud tarafından tanımlanmış, yine çocukluk dönemine özgü olan bir diğer savunma mekanizmasıdır. Çocukluk oyunları bu tür bir amaca hizmet eder. Fantezide yadsımadan farkı, dış gözleme daha açık olmasıdır. Fantezide yadsımayla aynı dönemde uygulanır. Bu yöntem, ancak gerçekliği değerlendirme yetisinin yanında, ona zarar vermeksizin bulunabildiği sürece kullanılabilir. Erişkin benlik organizasyonunun tamamlanmış olduğu koşullarda bu yöntem kaybolur ve ancak, gerçekle bağlantının çok bozulup gerçekliği değerlendirme yetisinin işlemez hale geldiği durumlarda yeniden ortaya çıkar. Söz ve davranışla yadsıma yöntemine, fantezide yadsımada söz konusu olmayan, çevre tarafından bir kısıtlama uygulanır. Bu mekanizmanın kullanılmasının iç koşulu , gerçekliği değerlendirme yetisiyle uyuşma, dış koşulu ise çevrenin çocuğun oyunlarına gösterdiği hoşgörüdür.

Kaynaklar

1Gabbard, G. O., Litowitz, B. E., & Williams, P. (2015). Temel Psikanaliz Sözlüğü. Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.

2Budak, S. (2005). Psikoloji Sözlüğü. Bilim ve Sanat Yayınları.

3Blackman, J. S. (2014). Zihnin Kendini Koruma Yolları: 101 Savunma. (Ö. Karakaş, Çev.) Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.

4Öztürk, O. (2020). Psikanaliz ve Psikoterapi. Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları.

5Odağ, C. (2017). Nevrozlar – 1. Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Eğitim Hizmetleri.

6Akvardar, Y., Çalak, E., Etaner, U., Hürol, C., Sunat, H., Tükel, R., . . . Yücel, B. (2010). Psikanalitik Kurama Giriş. Bağlam Yayıncılık.

Yorum yapın