Savunma Mekanizmaları

Savunma mekanizmaları [defense mechanisms], genel olarak örgütlü egoya [organized ego] atfedilen zihinsel süreçlerdir. Bunlar, öznenin egosunun anksiyete ve psişik rahatsızlıklarla hem yüzleşmesine hem de bunlardan kaçınmasına yardımcı olacak şekilde en uygun psişik koşulları düzenler ve sürdürür. Dolayısıyla savunma mekanizmaları, psişik çatışmayı [psychic conflict] çözme girişimleri arasında yer alır; ancak aşırı veya uygunsuz şekilde devreye girdiklerinde, psişik gelişimi tehlikeye atabilir.

Sigmund Freud’un çalışmalarında, savunma ile savunma mekanizması arasında net bir ayrım bulunmamaktadır; savunma mekanizması, savunmanın işleyişini sağlayan bilinçdışı süreçlere işaret eder. Savunma kavramı ilk kez Freud’un “Savunmanın Nöro-Psikozları [The Neuro-Psychoses of Defence, 1894a] adlı makalesinde ortaya çıkmış, ardından “Savunmanın Nöro-Psikozları Üzerine Ek Açıklamalar [Further Remarks on the Neuro-Psychoses of Defence, 1896b]” ve “Histerinin Etiyolojisi [The Aetiology of Hysteria, 1896c] metinlerinde ele alınmıştır. Son olarak, “Dürtüler ve Yazgıları [Instincts and their Vicissitudes, 1915c]” başlıklı metinde, bastırma ve yüceltmeye ek olarak, kendine yöneltme ve karşıtına dönüşme, savunma mekanizmaları olarak tanımlanmıştır.

Freud’a göre savunma kavramı, egonun acı verici, katlanılmaz ya da kabul edilemez nitelikteki temsillere [representation] ve duygulanımlara [affect] yanıt olarak gerçekleştirdiği psişik dönüşüm [psychic transformation] girişimlerini ifade eder.

Freud, bir dönem için savunma kavramını terk ederek yerine bastırma kavramını tercih etmiştir. Ardından, “Kıskançlık, Paranoya ve Homoseksüellikte Nevrotik Mekanizmalar [Neurotic Mechanisms in Jealousy, Paranoia and Homosexuality, 1922b [1921]] adlı çalışmasında, bu kavramı yeniden gündeme getirmiştir. Freud, içe atma (ya da özdeşim kurma [identification]) ve yansıtma süreçlerine savunma anlamı yükleyerek, bu süreçlerin tamamını “nevrotik mekanizmalar [neurotic mechanisms]” olarak tanımlamıştır. Ardından, Engellenmeler, Belirtiler ve Anksiyete (1926d [1925]) adlı eserine ek olarak yazdığı bölümde Freud, bu kavramı bastırma kavramıyla ilişkili olarak yeniden değerlendirmiş ve şunları önermiştir:

“Bana göre, nevroza yol açabilecek çatışmalarda egonun kullandığı tüm teknikleri kapsayacak genel bir tanım olarak açık biçimde eski ‘savunma’ kavramına dönmek, hiç kuşkusuz bir avantaj olacaktır. Bu sırada ‘bastırma’ terimini ise, incelemelerimizin başlangıçta bizi daha iyi tanıştırdığı belirli bir savunma yöntemi için saklamaya devam etmeliyiz.”

(s. 163).

Freud ayrıca şunları eklemiştir:

“İlerideki incelemeler, belirli savunma biçimleri ile özel hastalıklar arasında, örneğin bastırma ve histeri arasında olduğu gibi, yakın bir bağlantı bulunduğunu gösterebilir.”

(s. 164)

Burada Freud’un daha özel olarak kastettiği şey, egonun çatışmaya yönelik eğilimlere karşı kendisini karşıt-kateksis [counter-cathexis] aracılığıyla koruduğudur. İşte savunma mekanizmalarının en temel özünü oluşturan da bu karşıt-kateksis.

Bu düşünce, Heinz Hartmann (1950) tarafından, egonun otonom işlevleri [autonomous functions of the ego] kuramı bağlamında ele alınmıştır. Hartmann, çatışmaya neden olan eğilimden kontr-kateksis enerjisi çekildikten sonra, bu enerjinin nötralize edildiğini [neutralized] savunmuştur. Ona göre, egonun otonom süreçleri (örgütlenme, yükleme ve erteleme), savunma mekanizmalarının öncülleri olabilir. Genel olarak, nevrotik savunma mekanizmaları, aslında düzenleyici ve uyum sağlayıcı [regulating and adaptive] mekanizmaların bir abartısı veya çarpıtılmış biçimidir.

Anna Freud, ego-psikolojisi akımından aldığı güçlü destekle, egonun işlevlerine dair yaptığı çalışmalarda egonun savunma mekanizmalarını listeleyerek tanımlamıştır. Ona göre:

“Dürtülerin maruz kalabileceği her türlü yazgı [vicissitude], bir ego etkinliğinden kaynaklanır. Egonun veya egonun temsil ettiği dış güçlerin müdahalesi olmasaydı, her dürtünün bileceği tek bir kader olurdu -o da doyumdur/hazdır [gratification].”

(1937, s. 47)

Anna Freud, belirlediği dokuz savunma mekanizmasına (regresyon, bastırma, karşıt tepki geliştirme, yalıtma, geçersiz kılma, yansıtma, içeatım, kendine yöneltme ve karşıtına döndürme) ek olarak şunu önermiştir:

“Bunlara, nevrozdan ziyade normalliğin incelenmesine ait olan onuncu bir mekanizmayı eklemeliyiz: yüceltme veya dürtüsel amaçların yer değiştirmesi [displacement of instinctual aims].”

(s. 47)

Son olarak, Klein ekolünün takipçilerine göre, savunma mekanizmaları yapılanmış bir ego içerisinde, ilkel ve yapılandırılmamış bir egoda (ya da farklılaşmamış bir id-ego yapısında) aldıklarından farklı bir biçim alırlar. Bu durumda savunmalar, zihinsel işleyiş tarzları haline gelirler. Susan Isaacs’a (1948) göre, tüm zihinsel mekanizmalar yutma [devouring], soğurma [absorbing] veya reddetme [rejecting] gibi fantezilerle bağlantılıdır. Melanie Klein (1952, 1958) ise başlıca şu ilkel savunmaları tanımlamıştır: bölme, idealleştirme, yansıtmalı özdeşimve manik savunmalar.

“Savunma” ve “savunma mekanizması” terimleri günümüzde hâlâ birbirinin yerine kullanılmaktadır; bu durum, savunma kavramına yönelik betimleyici bir yaklaşımla, psişik uyum süreçlerinin ekonomik bakış açısıyla analizine dayanan bir yaklaşım arasında belirli bir kavramsal karışıklık olduğunu göstermektedir. (ELSA SCHMID-KITSIKIS)

Kaynak:

Schmid-Kitsikis, E. (2005). Savunma mekanizmaları (Çev. Y. Bayalan). A. de Mijolla (Ed.), Uluslararası Psikanaliz Sözlüğü içinde (Cilt 1, ss. 376–379). Macmillan Reference USA. (Orijinal eser İngilizce yayımlanmıştır.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir