Helene Deutsch, 1934’te ve yeniden 1942’de, “mış gibi (as if)” (als ob) kişilik tipi adını verdiği bir yapıyı tanımlamıştır. Deutsch, her ne kadar çevresindekilerle “normal” ilişkiler kuruyor gibi görünseler ve herhangi bir rahatsızlıktan yakınmasalar da, diğer insanlarda sahicilikten [autenticity] yoksun bir izlenim bırakan bireylerden söz etmektedir. Bu kişiler yüzeyde tamamen uyumlu görünürler, hatta belirli bir sıcaklık sergileyebilirler; ancak çeşitli durumlarda, duygusal derinlik eksikliklerini ele verirler.
Bu olgu, bir tür bastırmaya (repression) değil, aksine “nesne yatırımlarının (object cathexis) gerçek bir kaybına karşılık gelir. Görünüşte normal olan dünya ile ilişki, bir çocuğun taklitçiliğine karşılık gelir ve çevreyle özdeşleşmenin bir ifadesidir; bu, nesne yatırımı bulunmamasına rağmen, gerçeklik dünyasına görünürde iyi bir uyum (adaptation) sağlayan bir taklitçiliktir (mimicry)” (1942, s. 304). Onların yaratımları, gözlemlendiğinde, “en ufak bir özgünlük izi taşımayan, yer yer ustaca olsa da spazmodik (spasmodic) bir prototip tekrarından ibarettir” (s. 303). “‘Mış gibi’ kişiliğin bir başka özelliği, saldırgan eğilimlerin neredeyse bütünüyle pasiflikle maskelenmiş olmasıdır; bu durum onlara olumsuz bir iyilik hâli, yumuşak bir sevecenlik görünümü kazandırır, ancak bu görünüm kolaylıkla kötülüğe dönüşebilir.” (s. 305)
Psikanalitik tedavi sürecinde, bu hastaların davranışları mükemmel bir iş birliği ve hatta belirli bir ilerleme izlenimi verebilir; ancak analist bir süre sonra gerçekte hiçbir şeyin değişmediğini, hastaların yaşamlarında hiçbir dönüşüm gerçekleşmediğini fark eder. Her ne kadar “analistle güçlü bir özdeşim, etkin ve yapıcı bir etki olarak kullanılabilse de” (a.g.e.), bu hastalar çoğu zaman psikanalist olma yönünde bir “misyon (vocation)” geliştirirler.
Deutsch, bu tür kişilikleri “kişiliksizleşmiş (depersonalized)” olarak sınıflandırmış ve onları şizoid türdeki davranışlarla ilişkilendirmiştir. Ayrıca, bu sözde normal (pseudo-normal) görünümün ardında şizoid bir psikotik çekirdek bulunduğunu ısrarla vurgulamıştır. Daha sonra bu kişiler, “narsisistik bozukluklar” sergileyen “sınır durumlar (borderline states)” olarak sınıflandırılmış ya da Heinz Kohut’a göre “Kendiliğin bozuklukları (disorders of the Self)” kapsamında değerlendirilmişlerdir. Ayrıca, “mış gibi” kişilikler ile Donald W. Winnicott’ın geliştirdiği “sahte Kendilik (false Self)” kavramı (1962/1965) ve Phyllis Greenacre’ın “sahtekar (the imposter)” üzerine yaptığı çalışmalar (1958) arasında da bağlantılar kurulmuştur. Masud Khan, “mış gibi” kişiliklerin etiyolojisini, süperegonun işlevsizliği ya da kişisel bir ideal egonun (ideal ego) yokluğu ile ilişkilendirmiştir. Khan’a göre, bu kişiler her ne kadar psikopatik ya da ahlaki değerlerden yoksun bir izlenim verseler de, “son derece örgütlü bir ego idealine (ego-ideal) sahiptirler ve tüm çabaları bu ideallerin taleplerine yaklaşmaya yöneliktir” (1960, s. 435).
Her durumda, Deutsch’ün ilk tanımlaması, hem klinik deneyimde hem de gündelik yaşamda gözlemlenmeye devam eden bir gerçekliğe karşılık gelmektedir.
Kaynak:
de Mijolla, A. (2005). As if personality. In A. de Mijolla (Ed.), International dictionary of psychoanalysis (Vol. 1, p. 122). Macmillan Reference USA.
Bir yanıt yazın