Olumsuz Terapötik Tepki Nedir?
“Olumsuz terapötik tepki (negative therapeutic reaction)” ifadesi, klinik uygulamada doğru bir dizi yorumun ardından hastanın belirtilerinde bir alevlenme görülen durumu tanımlamak için kullanılır. Sigmund Freud’a göre, bu olgu, birincil mazoşizmde görülen bilinçdışı suçluluk duygularından kaynaklanır ve Freud nihai olarak bunu ölüm dürtüsüyle ilişkilendirmiştir. Negatif terapötik tepki, ego işleyişinin sınırlılıklarını anlamak için temel bir anahtar olarak da görülmeye başlanmıştır.
Freud, Ego ve İd’de (1923b) negatif terapötik tepkiyi hastanın iyileşmektense acı çekmeyi tercih ettiği bir “tersine çevrilmiş” tepki olarak tanımlamıştır: “Hastalığa duyulan gereksinim, onlarda iyileşme arzusunun üstesinden gelmiştir (s. 49).” Freud için bu, doyumunu hastalık durumunda bulan ve ıstırap yoluyla ceza arayan bir suçluluk duygusunun dışavurumuydu. Bu suçluluk duygusunu açığa çıkarmak güçtür, çünkü hasta suçlu değil, hasta olduğunu hissettiği için onun açısından “sessiz” kalır. Bu duygu, tedavi görmeye yönelik bir dirençte kendini gösterir ve Freud bunu aşılmasının çok güç olduğu bir durum olarak görmüştür.
“Mazoşizmin Ekonomik Problemi”nde (1924c) Freud, bilinçdışı suçluluk duygusunun nasıl doyum bulduğunun doğrudan hastalığın getirdiği öznel yararla ilişkili olduğunu vurgular: “Nevrozların içerdiği ıstırap, onları mazoşistik eğilim için değerli kılan etmendir” (s. 166). Böylece Freud, genellikle bilinçli olan süperegonun sadizmini, çoğunlukla bilinçdışı kalan egonun mazoşizmiyle karşıtlaştırır. Ayrıca “bilinçdışı suçluluk duygusu (unconscious feeling of guilt)” ifadesinin “cezalandırılma gereksinimi (need for punishmen)” ifadesiyle değiştirilmesini önerir.”
“Sonlanabilir ve Sonlanamaz Analiz”de (1937c) Freud, negatif terapötik tepkiyi nihayetinde ölüm dürtüsünün işleyişiyle ilişkilendirmiştir; çünkü iyileşmeye yönelik direnç olgusu yalnızca haz ilkesinin bir işlevi olarak açıklanamazdı.
Böylece, ikinci konudan sonra, Freud olumsuz terapötik tepkiyi ne zaman tanımlasa, kendini cezalandırma gereksinimini, süperegonun sertliğini ve egonun mazoşizmini vurgulamıştır. Umutsuzluk mantığıyla yönlendirilen tüm bu öznelerin içindeki kendine nefret, dinmeyen bir öç alma arzusuyla nesneyi ona yöneltilmiş düşmanca arzulara karşı koruma gereksinimi arasındaki bir uzlaşmayı yansıtır. Sevgi ile nefret arasındaki çatışma burada baskındır ve “sevgi her zaman belirsizse, nefret her zaman kesindir” (Green, 1990); bunun sonucu olarak bu özneler, seçtikleri sadomazoşistik ilişki biçiminin mümkün olduğunca uzun süre devam ettirilebilmesi için ellerinden gelen her şeyi yaparlar.
Devam ediyor…
